Vakıa Suresi okunuşu, Türkçe meali ve fazileti hakkında detaylı bilgi. Vakıa Suresi Arapça metni, anlamı, rızık bereketi ve gece okunmasının faziletleri bu yazıda.
Vakıa Suresi Nedir?
Vakıa Suresi, Kur’an-ı Kerim’in 56. suresi olup Mekke döneminde indirilmiştir. Toplam 96 ayetten oluşur. “Vakıa” kelimesi Arapça’da “olay, gerçekleşen büyük hadise” anlamına gelir. Bu sure, kıyametin kopuşunu, insanların ahiretteki durumlarını ve cennet ile cehennem ehlinin özelliklerini etkileyici bir dille anlatır.
Kur’an’ın en sarsıcı ve düşündürücü surelerinden biri olan Vakıa, müminlerin kalbinde ahiret bilincini taze tutar, imanı güçlendirir ve amele teşvik eder. Aynı zamanda Allah’ın yaratma kudretini, nimetlerini ve insanların sınıflara ayrılışını derin bir şekilde işler.
Vakıa Suresi Arapça Okunuşu
Vakıa Suresi'nin Arapça metni, tilavet edildiğinde insanın kalbini etkileyen güçlü bir ritme sahiptir. Arapça okunuşu şöyledir:
Bismillahirrahmanirrahim
- İżâ veka’ati-lvâki’a(tu)
- Leyse livak’atihâ kâżibe(tun)
- Ḣâfidatun râfi’a(tun)
- İżâ rucceti-l-ardu raccâ(n)
- Ve busseti-lcibâlu bessâ(n)
- Fekânet hebâen munbeśśâ(n)
- Ve kuntum ezvâcen śelâśe(ten)
- Fe-ashâbu-lmeymeneti mâ ashâbu-lmeymene(ti)
- Ve ashâbu-lmeş-emeti mâ ashâbu-lmeş-eme(ti)
- Ve-ssâbikûne-ssâbikûn(e)
- Ulâ-ike-lmukarrabûn(e)
- Fî cennâti-nna’îm(i)
- Śulletun mine-l-evvelîn(e)
- Ve kalîlun mine-l-âḣirîn(e)
- ‘Alâ sururin mevdûne(tin)
- Mutteki-îne ‘aleyhâ mutekâbilîn(e)
- Yatûfu ‘aleyhim vildânun muḣalledûn(e)
- Bi-ekvâbin ve ebârîka vekesin min ma’în(in)
- Lâ yusadde’ûne ‘anhâ velâ yunzifûn(e)
- Ve fâkihetin mimmâ yeteḣayyerûn(e)
- Ve lahmi tayrin mimmâ yeştehûn(e)
- Ve hûrun ‘în(un)
- Ke-emśâli-llului-lmeknûn(i)
- Cezâen bimâ kânû ya’melûn(e)
- Lâ yesme’ûne fîhâ laġven velâ teśîmâ(n)
- İllâ kîlen selâmen selâmâ(n)
- Ve ashâbu-lyemîni mâ ashâbu-lyemîn(i)
- Fî sidrin maḣdûd(in)
- Ve talhin mendûd(in)
- Ve zillin memdûd(in)
- Ve mâ-in meskûb(in)
- Ve fâkihetin keśîra(tin)
- Lâ maktû’atin velâ memnû’a(tin)
- Ve furuşin merfû’a(tin)
- İnnâ enşenâhunne inşâ-â(n)
- Fece’alnâhunne ebkârâ(n)
- ‘Uruben etrâbâ(n)
- Li-ashâbi-lyemîn(i)
- Śulletun mine-l-evvelîn(e)
- Ve śulletun mine-l-âḣirîn(e)
- Ve ashâbu-şşimâli mâ ashâbu-şşimâl(i)
- Fî semûmin ve hamîm(in)
- Ve zillin min yahmûm(in)
- Lâ bâridin velâ kerîm(in)
- İnnehum kânû kable żâlike mutrafîn(e)
- Ve kânû yusirrûne ‘alâ-lhinśi-l’azîm(i)
- Ve kânû yekûlûne e-iżâ mitnâ ve kunnâ turâben ve ’izâmen e-innâ lemeb’ûśûn(e)
- Eve âbâunâ-l-evvelûn(e)
- Kul inne-l-evvelîne vel-âḣirîn(e)
- Lemecmû’ûne ilâ mîkâti yevmin ma’lûm(in)
- Śumme innekum eyyuhâ-ddâllûne-lmukeżżibûn(e)
- Leâkilûne min şecerin min zakkûm(in)
- Femâli-ûne minhâ-lbutûn(e)
- Feşâribûne ‘aleyhi mine-lhamîm(i)
- Feşâribûne şurbe-lhîm(i)
- Hâżâ nuzuluhum yevme-ddîn(i)
- Nahnu ḣalaknâkum felevlâ tusaddikûn(e)
- Eferaeytum mâ tumnûn(e)
- E-entum taḣlukûnehu em nahnu-lḣâlikûn(e)
- Nahnu kaddernâ beynekumu-lmevte vemâ nahnu bimesbûkîn(e)
- ‘Alâ en nubeddile emśâlekum ve nunşi-ekum fî mâ lâ ta’lemûn(e)
- Ve lekad ‘alimtumu-nneş-ete-l-ûlâ felevlâ teżekkerûn(e)
- Eferaeytum mâ tahruśûn(e)
- E-entum tezra’ûnehu em nahnu-zzâri’ûn(e)
- Lev neşâu lece’alnâhu hutâmen fezaltum tefekkehûn(e)
- İnnâ lemuġramûn(e)
- Bel nahnu mahrûmûn(e)
- Eferaeytumu-lmâe-lleżî teşrabûn(e)
- E-entum enzeltumûhu mine-lmuzni em nahnu-lmunzilûn(e)
- Lev neşâu ce’alnâhu ucâcen felevlâ teşkurûn(e)
- Eferaeytumu-nnâra-lletî tûrûn(e)
- E-entum enşetum şeceratehâ em nahnu-lmunşi-ûn(e)
- Nahnu ce’alnâhâ teżkiraten ve metâ’an lilmukvîn(e)
- Fesebbih bismi rabbike-l’azîm(i)
- Felâ uksimu bimevâki’i-nnucûm(i)
- Ve-innehu lekasemun lev ta’lemûne ‘azîm(un)
- İnnehu lekur-ânun kerîm(un)
- Fî kitâbin meknûn(in)
- Lâ yemessuhu illâ-lmutahherûn(e)
- Tenzîlun min rabbi-l’âlemîn(e)
- Efebihâżâ-lhadîśi entum mudhinûn(e)
- Ve tec’alûne rizkakum ennekum tukeżżibûn(e)
- Felevlâ iżâ belaġati-lhulkûm(e)
- Ve entum hîne-iżin tenzurûn(e)
- Ve nahnu akrabu ileyhi minkum velâkin lâ tubsirûn(e)
- Felevlâ in kuntum ġayra medînîn(e)
- Terci’ûnehâ in kuntum sâdikîn(e)
- Fe-emmâ in kâne mine-lmukarrabîn(e)
- Feravhun ve rayhânun ve cennetu na’îm(in)
- Ve emmâ in kâne min ashâbi-lyemîn(i)
- Feselâmun leke min ashâbi-lyemîn(i)
- Ve emmâ in kâne mine-lmukeżżibîne-ddâllîn(e)
- Fenuzulun min hamîm(in)
- Ve tasliyetu cahîm(in)
- İnne hâżâ lehuve hakku-lyakîn(i)
- Fesebbih bismi rabbike-l’azîm(i)
Vakıa Suresinin Türkçe Meali
Vakıa Suresi’nin Türkçe anlamı şöyledir:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…
1. O kaçınılmaz ve önlenemez kıyâmet koptuğu zaman;
2. Artık onun kopmasını yalanlayabilecek hiçbir kimse kalmayacaktır.
3. O, kimini alçaltır, kimini yüceltir.
4. Yer şiddetli bir sarsılışla sarsıldığı,
5. Dağlar parçalanıp darmadağın edildiği,
6. Uçuşan toz zerreleri hâline geldiği zaman…
7. Sizler de üç zümreye ayrılırsınız:
8. O “ashâb-ı meymene” ki, ne uğurlu ne mutlu insanlardır o “ashâb-ı meymene!”
9. O “ashâb-ı meş’eme” ki, ne uğursuz ne bedbaht kimselerdir o “ashâb-ı meş’eme!”
10. Üçüncü zümre “sâbikûn”; dünyada hayırlı işlerde öne geçenlerdir ki, onlar âhirette mükâfatda da öne geçeceklerdir.
11. İşte bunlar “mukarrabûn”; Allah’a en yakın kullardır.
12. Nimetlerle dopdolu cennetlerde olacaklardır.
13. Onların çoğu öncekilerden,
14. Birazı da sonrakilerden!
15. Mücevherlerle işlenip süslenmiş ve yan yana dizilmiş tahtlar üzerine kurulurlar.
16. Orada birbirlerine muhabbetle bakarak karşılıklı otururlar.
17. Etraflarında hiç yaşlanmayan gençler hizmet için âdeta pervâne olur;
18. Durmadan çağıldayan pınarlardan doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle…
19. Bu şaraptan ötürü ne başları ağrır, ne de sarhoş olurlar.
20. Beğendikleri türlü türlü meyvelerle…
21. Canlarının çektiği kuş etleriyle…
22. Bir de iri gözlü güzel yüzlü hûriler;
23. Sedeflerinde saklı inciler gibi!
24. Dünyada yaptıkları güzel amellere bir mükâfat olarak.
25. Orada ne bir boş, mânasız laf işitirler, ne de günaha sokacak bir söz.
26. Sadece, “Selâm size ey cennetlikler, selâm!” sözünü duyarlar.
27. O “ashâb-ı yemîn” ki, ne uğurlu ne mutlu insanlardır o “ashâb-ı yemin!”
28. Onlar dikensiz, dalbastı kirazlar,
29. Dolgun salkımlı muzlar,
30. Uzayıp yayılmış gölgeler,
31. Çağlayarak akan sular,
32. Bol bol meyveler arasında yaşarlar.
33. Ki o nimetler ne eksilip tükenir, ne de onlardan esirgenir.
34. Kabartılmış yüksek döşekler üzerine eşleriyle birlikte yaslanırlar.
35. Şüphesiz biz cennet kadınlarını yepyeni bir yaratılışla yarattık.
36. Onları dâimî bâkireler kıldık.
37. Eşlerine karşı sevgi dolu, âşık ve hep aynı yaşta.
38. Bütün bunlar, “ashâb-ı yemîn” içindir.
39. Onların birçoğu öncekilerdendir;
40. Birçoğu da sonrakilerden!
41. O “ashâb-ı şimal” ki, ne uğursuz ne bedbaht kimselerdir o “ashâb-ı şimâl!”
42. Onlar, iliklere işleyen zehirli, kavurucu bir ateş ve son derece kaynar sular içindedirler.
43. Kapkara bir dumanın gölgesindedirler.
44. Bir gölge ki, ne serinlik verir, ne bir hayrı dokunur.
45. Çünkü onlar, dünyadayken hiçbir ahlâkî kaygı taşımadan nimet ve sefahat içinde şımarıyorlardı.
46. En büyük günahı işlemekte ısrar edip duruyorlardı.
47. Ve şöyle diyorlardı: “Sahi biz, ölüp de toprak olduktan ve kemik yığınına dönüştükten sonra mı, yani biz o halde iken mi yeni bir yaratılışla tekrar diriltileceğiz? Bu, olacak şey değil!”
48. “Gelip geçmiş atalarımız da mı?”
49. De ki: “Hem şu ana kadar yaşayıp gitmiş olanlar, hem de siz ve sizden sonra gelecekler;”
50. “Hepiniz bilinen bir günün buluşma vaktinde mutlaka bir araya toplanacaksınız!”
51. Sonra siz ey doğru yoldan sapanlar ve gerçeği yalanlayanlar!
52. O zakkûm ağacının meyvesinden mutlaka yiyeceksiniz.
53. Yiyecek ve karınlarınızı onunla tıka basa dolduracaksınız.
54. Üzerine de o kaynar sudan içeceksiniz.
55. Hem de susuzluk hastalığına yakalanmış develerin suya saldırışı gibi saldırarak içeceksiniz.
56. Onlara hesap gününde verilecek ziyâfet işte budur!
57. Sizi yoktan yaratan biziz. Böyle iken, hâlâ yeniden diriliş gerçeğini tasdik etmeyecek misiniz?
58. Rahimlere akıttığınız meniyi hiç düşünmez misiniz?
59. Onu mükemmel bir insan olarak siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz?
60. Aranızda ölümü şaşmaz bir plan çerçevesinde takdir eden biziz. Engel olabilecek hiçbir güç yoktur sizi öldürmemize.
61. Öldürüp de, yerinize benzeriniz başka nesiller getirmemize ve bilmediğiniz bir âlemde ve şekilde sizi yeni bir yaratılışla ortaya çıkarmamıza.
62. Aslında siz ilk yaratılışın Allah’ın kudretiyle gerçekleştiğini pekâla biliyorsunuz. O halde bunun üzerinde düşünüp ikinci yaratalışın da mümkün ve kaçınılmaz olduğunu kabullenmeniz gerekmez mi?
63. Toprağa ektiğiniz tohumu hiç düşünmez misiniz?
64. Acaba o ekinleri yeşertip büyüten siz misiniz; yoksa onu yetiştiren biz miyiz?
65. Dileseydik hepsini daha olgunlaşmadan kurumuş çerçöp hâline getirirdik de şaşırıp kalırdınız:
66. “Eyvâh, emeklerimiz boşa gitti, çok zarara uğradık.”
67. “Bundan da öte, biz her türlü rızıktan büsbütün mahrum kaldık!” diye feryat ederdiniz.
68. İçtiğiniz suyu hiç düşünmez misiniz?
69. Onu bulutlardan siz mi indiriyorsunuz; yoksa onu indiren biz miyiz?
70. Dileseydik onu içilmesi mümkün olmayan tuzlu, acı bir su yapardık. Öyleyse şükretmeniz gerekmez mi?
71. Yakmakta olduğunuz ateşi hiç düşünmez misiniz?
72. Onun ağacını siz mi yaratıp yetiştiriyorsunuz; yoksa onu yaratan biz miyiz?
73. Biz onu hem cehennem ateşi için bir hatırlatma hem de çölde yaşayanlar, yolda bulunanlar, ayrıca ona ihtiyacı olanlar için vazgeçilmez bir nimet kıldık.
74. Öyleyse Yüce Rabbinin ismini tesbih et; O’nun her türlü kusurdan ve ortakları olmaktan çok yüce ve uzak olduğunu söyle!
75. Yıldızların düştüğü yerlere ve peyderpey inen Kur’an’ın her bir bölümüne yemin ederim.
76. Eğer bilirseniz bu gerçekten pek büyük bir yemindir,
77. Şüphesiz o, çok değerli, pek şerefli bir Kur’an’dır.
78. Onun aslı çok iyi korunmuş bir kitaptadır.
79. Tertemiz olanlardan başkası ona dokunamaz.
80. O, Âlemlerin Rabbi tarafından parça parça indirilmektedir.
81. Şimdi siz bu ilâhî kelâmı mı küçümsüyorsunuz?
82. Allah’ın size verdiği bu büyük nimete teşekkür edecek yerde onu yalanlıyorsunuz.
83. Hele can boğaza gelip dayandığında,
84. O vakit can çekişenin yanında bulunan sizler, elinizden bir şey gelmez, sadece çâresizlik içinde seyredersiniz.
85. Biz ona sizden daha yakınızdır, fakat siz göremezsiniz.
86. Eğer siz yeniden diriltilip hesâba çekilmeyecek, ceza görmeyecekseniz;
87. Lutfen çıkmakta olan o canı geri çevirin; eğer iddianızda tutarlı ve doğru iseniz!
88. Eğer ölen kişi “mukarrebûn”dan; Allah’a yaklaştırılmış has kullardan ise,
89. Onu bekleyen sonsuz bir rahatlık ve mutluluk, güzel ve hoş kokulu rızıklar ve nimetlerle dolu cennetlerdir.
90. Eğer o, “ashâb-ı yemin”den; uğurlu ve mutlu kimselerden ise,
91. Melekler ona: “Selâm sana, ey ashâb-ı yeminden olan kişi!” derler.
92. Eğer o, Kur’an’ı ve Peygamber’i yalanlayanlardan, doğru yoldan kaymış sapıklardan ise,
93. Onu da bekleyen kaynar sudan bir ziyâfettir.
94. Peşinden de kızgın alevli cehenneme atılacaktır.
95. İşte bu, hakkında en küçük şüphe bulunmayan en kesin gerçeğin tâ kendisidir.
96. Öyleyse, Yüce Rabbinin ismini tesbih et; O’nun her türlü kusurdan ve ortakları olmaktan çok yüce ve uzak olduğunu söyle!
Sure boyunca Allah’ın kudreti, ahiretin gerçekliği, insanların dünya hayatındaki konumlarına göre ahirette alacakları karşılık detaylı bir şekilde anlatılır. Müminler, salih amel sahipleri ve günahkârlar farklı sınıflar halinde değerlendirilir.
Vakıa Suresinin Fazileti
Vakıa Suresi'nin fazileti hakkında birçok rivayet mevcuttur. Özellikle maddi sıkıntılardan kurtulmak ve rızık bolluğu için bu sureyi okumak tavsiye edilmiştir. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
“Vakıa Suresi’ni okuyunuz. Çünkü o, zenginlik getirir ve fakirlikten korur.”
(Kenzü’l-Ummal, Hadis No: 2415)
Bazı hadis kaynaklarında, Vakıa Suresi’nin gece yatmadan önce okunmasının kişiyi dünya darlığından kurtaracağı belirtilmiştir. Bu yüzden pek çok Müslüman, günlük vird olarak bu sureyi okumayı alışkanlık haline getirmiştir.
Vakıa Suresi Ne Zaman Okunur?
Vakıa Suresi herhangi bir zamanda okunabilir, ancak İslam alimlerinin önerisi özellikle yatsı namazından sonra veya gece saatlerinde okunması yönündedir. Bu vakitler, kalbin daha dingin olduğu, gafletten uzaklaşıldığı anlardır. Her gün düzenli okumak, hem surede bildirilen uhrevi gerçekleri hatırlatır hem de maddi-manevi bereket kapılarını aralar.
Maddi Dertlere Karşı Okunması
Vakıa Suresi, özellikle geçim darlığı çeken kimseler için şifa niteliğindedir. Rızkın artması, bereketin çoğalması ve ihtiyaçların karşılanması için samimi bir niyetle okunması tavsiye edilir. Ancak bu konuda niyetin sadece dünya menfaati olmaması, Allah’ın rızasını gözetmek esas olmalıdır.
Bu sureyi okuyup maddi anlamda ferahlama yaşayan pek çok insan vardır. Fakat asıl kazanç, surenin insanın kalbinde oluşturduğu ahiret bilinci ve kulluk şuurudur.
Surede Geçen Bazı Temel Konular
- Kıyamet günü gerçekleşecek büyük olaylar
- İnsanların üç farklı sınıfa ayrılması: Öncekiler (sabikun), sağcılar (ashabu’l-meymene), solcular (ashabu’l-meş’eme)
- Cennetin tasviri ve cennet ehline verilecek nimetler
- Cehennemin dehşeti ve cehennem ehlinin halleri
- Allah’ın kudret delilleri: suyun yaratılması, toprağın yeşertilmesi, ateşin yaratılması
- Ölüm anı ve canın çıkışı
Surede geçen bu konular, kişinin imanını tazeler, gafletten uzaklaştırır ve dünya hayatının geçici olduğunu hatırlatır.
Vakıa Suresi ile İlgili Bilinmesi Gerekenler
Bazı İslam alimleri, bu surenin özellikle “geçim sıkıntısı çekenler” için bir kurtuluş vesilesi olduğunu belirtmiştir. Özellikle her gece yatmadan önce ihlasla okunan Vakıa Suresi'nin, Allah’ın izniyle kişinin rızkına bolluk ve bereket getireceğine inanılır.
Ancak burada dikkat çeken önemli bir nokta vardır: Surede doğrudan “rızık duası” gibi bir ifade geçmez. Asıl vurgu, insanın kulluk bilinciyle Allah’a yönelmesi, onun kudretini tanıması ve dünya hayatının geçici olduğunu kabul etmesidir. Bu yönüyle sure, yalnızca bir ihtiyaç duası değil; bir zikir, bir muhasebe vesikasıdır.
Bu nedenle Vakıa Suresi, sadece dünya için değil, ebedi hayatı kazanmak için de bir araçtır. Dünya darlığından kurtulmak isteyen her mümin, önce ahiret darlığından kurtulmayı hedeflemeli ve bu sureyi o bilinçle okumalıdır.
Vakıa Suresi'ne Dair Bir Hatırlatma
Vakıa Suresi'ni sadece bir dua veya dilek için değil, bilinçli şekilde anlamaya ve düşünerek okumaya niyet etmek gerekir. Her bir ayet üzerinde durmak, manasını düşünmek ve hayatla ilişkilendirmek, surenin kalpte tesir bırakmasını sağlar.
Vakıa Suresi Abdestsiz Okunur mu?
Kuran üzerinden okunacak hiçbir ayet ve sure abdestsiz okunmaz. Zaten Vakıa suresinde de bu konu açıklığa kavuşturulmuştur. Sureyi, Kuran’dan okuyacaksanız abdest almak zorundasınız. Kuran’a el değdirmeyecekseniz, abdestsiz okuyabilirsiniz. Sureyi ezbere biliyorsanız, abdestiniz olmadan da okuyabilirsiniz.

